Yalnızlık Pandemisi

Modern toplumun karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri, günümüzün benmerkezci toplumunu saran yalnızlık salgınıdır. Oysa, türümüzün hayatta kalmasını korumak için birbirimizle anlamlı bağlar kurmamız ve sürdürmemiz zorunludur. Fizyolojik ihtiyaçlarımız karşılanmadığında neslimiz nasıl tehlikeye giriyorsa sosyal ilişkilerimizin kaybı da üzücü ve endişe verici olabilir.

Yalnızlık, gerçek ve arzu edilen sosyal ilişki düzeyleri arasındaki bireyin öznel eşitsizlik deneyimi olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla yalnızlık, gözlenen-nesnel sosyal izolasyondan ziyade algılanan sosyal izolasyonla eş anlamlıdır. Yalnızlığın öznelliği ve bu öznelliği etkileyen etkenlerin karmaşıklığı yalnızlığı deneyiminin başkalarının gözünden görülen yansıması, kişiden kişiye oldukça farklılık gösterebilir. Nispeten yalnız yaşayan ancak yalnızlık çekmeyen çok sayıda insan olduğu gibi, ilk bakışta çok sayıda arkadaşı varmış gibi görünen ama yine de yalnızlık yaşayan çok sayıda insan da vardır. Sonuç olarak, kişinin sosyal ihtiyaçlarının karşılanmadığına dair sübjektif duygu, ardından bir tecrit ve umutsuzluk duygusu, yalnızlık olarak adlandırılır.

Yalnızlık her yaştan insanı etkileyebilir, ancak araştırmalar 18-29 ve 65-79 yaşları arasındaki bireylerin yalnızlık deneyimi açısından en riskli yaş grupları olduğunu göstermektedir. Daha da ilginç olanı şehirde yaşayanlar, çevrelerinde çok daha fazla insan olmasına rağmen, kırsalda yaşayanlara göre daha fazla yalnızlık yaşadıklarını rapor etmektedir.

Yalnızlık, evden uzakta olma, finansal zorluklar, boşanma, hastalık, bir eş, arkadaş veya aile üyesinin kaybı veya ebeveyn olma gibi önemli bir yaşam olayı veya yaşam geçişi tarafından tetiklenir. Birden fazla yalnızlık tetikleyicisi aynı anda var olabilir; bu tetikleyiciler birdenbire ortaya çıkmayabilir ve zamanla gelişebilir; örneğin, kötü sağlık zamanla yalnızlığı şiddetlendirebilir. Tetikleyiciler, herkes bir miktar patolojik yalnızlığa duyarlı olduğundan, doğrudan yalnızlık üretmez.

Tetikleyicilerin etkisinin yalnızlık deneyimine dönüşmesi çeşitli etkenlerle olur. Demografik özellikler (yaş, cinsiyet, eğitim, sosyoekonomik konum, göç vb.),  sağlık sorunları (fiziksel, bilişsel vb.) ve sosyo-çevresel değişkenler (aile, iş yeri, teknoloji vb.) gibi çeşitli faktörler dahil olmak üzere yalnızlık deneyime neden olabilir. Kadın, yalnız yaşayan, eğitim düzeyi düşük, sağlık durumu kötü ve emekli olan yaşlı yetişkinler, yaşıtlarına göre daha fazla yalnızlık bildirme eğilimindedir.

Diğer taraftan bazı kaynaklar yalnızlık deneyimine karşı koruyucu rol üstlenir. Çevresel faktörlerle ilgili olarak, aile işleyişi, sosyal ağlar ve destek, topluluk duygusu ve konum, yaşlı yetişkinlerde yalnızlığa karşı önemli koruyucu faktörler olarak görünmektedir.

Yalnızlığın sağlık üzerinde ciddi olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Yalnızlık, kişileri depresyon gibi psikolojik bozukluklara yatkın hale getirebilir ve yalnızlığın azaltılması bu bozuklukların tedavisini önemli ölçüde etkileyebilir. Ampirik kanıtlar, yalnızlığın yaşlı yetişkinler arasında bilişsel bozulma, kötü muamele, fiziksel uygunluk, algılanan stres ve depresyon dahil olmak üzere zayıf bilişsel ve sağlık sonuçlarıyla ilişkili olduğunu göstermiştir. Yetersiz sosyal bağlantılar, yalnızlık ve sosyal izolasyonun bir kombinasyonu olarak koroner kalp hastalığı riskini %29 ve felç riskini %32 artırmaktadır.

Yalnızlık, abartılı bir sosyal tehdit algısı ve ilişkili bilişsel önyargılarla karakterizedir; iyi niyetli arkadaşlar ve aile tarafından sunulan öneriler ve çözümler benimsenerek bu özelliklerin önemli ölçüde ele alınması olası olmadığından, yalnızlık deneyiminin onarılmasında profesyonel yardımın gerekli olduğu açıktır.

Sosyal erişim olanaklarını genişleten, sosyal destek ağlarını geliştiren ve sosyal bağ ve atılganlık becerileri kazandırmaya odaklanan profesyonel müdahaleler bireylerin yalnızlık ve izolasyonla deneyimleriyle baş etmesini sağlar. Bu hedeflere ek olarak, uyumsuz sosyal bilişleri işleyen bilişsel davranışçı terapi (örneğin, otomatik olumsuz inançları belirleme ve değiştirme, önyargılı bilişleri azaltma ve olumsuz düşünceleri yeniden çerçeveleme) istendik sonuçlar sağlayacaktır.

Uzman psikoterapistlerimiz GRACE Psikoterapi Merkezimizde modern yalnızlık salgınının psikolojik etkileri konusunda size yardımcı olmak için sizi bekliyor.

Kaynakça:

Hawkley, L. C., & Cacioppo, J. T. (2010). Loneliness matters: A theoretical and empirical review of consequences and mechanisms. Annals of Behavioral Medicine, 40(2), 218-227. https://doi.org/10.1007/s12160-010-9210-8

Lim, M. H., Eres, R., & Vasan, S. (2020). Understanding loneliness in the twenty-first century: an update on correlates, risk factors, and potential solutions. Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, 55(7), 793-810. https://doi.org/10.1007/s00127-020-01889-7

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçeriği kopyalayamazsınız !